Browsing All Posts filed under »Filmler«

Owl and Sparrow / Baykuş ile Serçe

Mart 15, 2012

0

Owl and Sparrow, annesiz babasız bir miniğin, günümüz Saigon sokaklarında tek başına sürdürdüğü bir varoluş çabası. Ufaklık kaba amcasından, yetimhaneden ve açlıktan kaçarken dokunduğu hayatları aile özlemiyle birbirine bağlar. Ne kadar Dickensvâri öyle değil mi… Thuy uzun bir yolculuğun ardından şehre gelir gelmez hemen kendisi gibi sokaklarda çalışan çocukların tavsiyeleriyle iş bulur. Nehir kenarında kartonlardan […]

Take Shelter / Sığınak

Mart 9, 2012

0

Yerin altına açılan bir sığınağın başında bir adam duruyor. Sığınak, sığınılacak yer olarak toprağın altına bakan bir adam. Giriyor mu, çıkıyor mu, aklında ne vardır. Elbette hayatta sahip olduğu her şeyi kaybedebilecek olduğu düşüncesi. Ve kaygı. Yönetmen Jeff Nichols‘ın ikinci bağımsız filmi bu tuhaf imajla kafasında belirmiş. Curtis ile hayatının yolunda gittiği bir dönemde tanışırız. Bu […]

Panelkapcsolat / Prefabrike İnsanlar

Mart 6, 2012

0

Prefabrike insanlar. Yani muvakkat, yani geçici, doğal formunda değil. Olsa olsa durumu kurtarabilecek bir benzer-insan. Prefabrike İnsanlar, yıkılmakta olan bir ailenin birkaç haftasına şahadet filmi ve tam anlamıyla ve yalnızca bu. Tüm kariyeri boyunca tek bir film çektiğini söyleyen yönetmen Béla Tarr‘ın  oldukça gerçekçi, adeta yarı belgesel tarzında çektiği ilk dönem filmlerinden ikincisi. Bir insan […]

Wandafuru Raifu / Yaşamdan Sonra

Şubat 13, 2012

0

Yönetmen Hirokazu Koreeda’nın ikinci filmi Wandafuru Raifu, diğer tüm dillere After Life / Yaşamdan Sonra olarak tercüme edilmiş. Oysa “Şahane Hayat” anlamına geliyor (kulağa geldiği gibi, Capra’nın It’s a Wonderful Life‘ ından esinlenilmiş). Geriye dönülüp bakıldığında, şahane bir hayattan bize ne kalır? Elbette anılar, zengin bir hafıza… Hikâye odur ki, ölen herkes bir bekleme odasın […]

Taare Zameen Par / Yerdeki Yıldızlar

Şubat 9, 2012

0

Ishaan Nandkishore Awasthi(Darsheel Safary), ilk bakışta haşarı bir çocuktur. Hiçbir zaman yapması gereken şeyi yaparken bulamayacağınız, hani şu ne kadar anlatırsanız anlatın sizi hiç dinlemiyor gibi görünen, ödevlerini asla zamanında yapmayan, yerinde durmak bilmeyen, çantasında o günün kitaplarından hiçbiri olmadığı halde hep dolu bir çantayla gezinmeyi başaran, koskoca bir caddede gidip her seferinde muhakkak üstünü […]

Izgnanie / Sürgün

Şubat 7, 2012

0

“Hamileyim, çocuk senin değil. ” Şehrin ışıkları gözlerimizi kamaştırıyor. Uğultusundan birbirimizi duyamıyoruz. Hareketinden, acelesinden, küçücük hayati jestleri, tutulup bırakılamayan solukları kaçırıyoruz. Ama kırsalda, atalarımızın yaşayıp öldüğü yağmur kokulu topraklarda, artık susmak yoktur. “Çocuk senin değil” dedi Vera. Tek onu dürüst kıldığı kadar /kendine/, sakin ve ağırbaşlı kılsaydı Alex’i. Alex’in kalbi şehrin karanlıklarında ama. Kulağına çalınan, […]

The Good Heart / İyi Yürek

Şubat 6, 2012

1

The Good Heart, İzlandalı yönetmen Dagur Kári’nin yazıp yönettiği üçüncü filmi. Jacques ve Lucas siyah ile beyaz kadar kontrast iki karekter. Ve günün birinde oldukca tuhaf bir şekilde yolları kesişir. Jacques (Brian Cox) sert, kaba, soğuk, içinde bulunduğu her durumdan şikayetçi, kötü alışkanlıklara sahip, aksi bir ihtiyar. Şeklen artık yıllar içinde belli ki kendine benzettiği […]

Dare mo shiranai / Kimse Bilmiyor

Şubat 5, 2012

1

Dare mo shirani, eve dönmek bilmeyen bir anne ile ilgili, ve üzülerek belirtiyorum ki gerçek bir olaydan esinlenilmiş bir film… Fukushimalar bir anne ve dört çocuktan oluşan kocaman bir aile. Her bir çocuğun farklı bir babası var, ve belli ki en büyükleri Akira hariç hiç biri kayıtlı değil. Daha ilk sekanslarda, bir kez daha ev […]

Hachi-gatsu no kyôshikyoku / Ağustos’ta Rapsodi

Şubat 4, 2012

0

Hachi-gatsu no kyôshikyoku, Kurosawa usta’nın sondan bir önceki filmi. Yıllardan 1991, tam tamına 81 yaşında. Batılı sevenlerinin iddia ettiğinin aksine, ışıkların altında değilse bile, kariyerinin en olgun, en ağırbaşlı, kendine karşı en dürüst olabildiği döneminde. Mayıs 1991’de Cannes’de tam bir hayal kırıklığı olarak nitelendirilen Ağustosta Rapsodi de işte bana göre tam da bundan, Nagazaki’ye atılan […]

Bab’Aziz / Ruhunu Seyre Dalan Prens

Şubat 3, 2012

0

Bu dünyadaki insanlar mum alevinin önündeki üç pervane gibidir. İlki aleve yaklaştı ve şöyle dedi:” Ben aşkı biliyorum.” İkincisinin kanatları yaklaşarak aleve değdi ve o dedi: “Ben aşkın ateşinin nasıl yaktığını bilirim.” Üçüncüsü kendini hiç tereddüt etmeden ateşin kalbine attı ve ateş onu eritti. Yalnızca o bildi, gerçek aşk nedir. Amâ derviş Aziz Baba, torunu […]